Yunan filozoflarından Platon, M.Ö 428 - 348 yılları arasında yaşamını sürdürmüştür. Seçkin bir aileden gelen Platon’un anne ve babası da krallar ve titanlar soyundan gelir. Kurduğu akademi ile hatırlanan ünlü düşünür, bunu Atina’nın kuzeyinde kurmuş ve bu adım Batı dünyasının ilk geleneksel üniversitesinin kurucusu unvanı almasını sağlamıştır. Hangi eğitim aşamalarından geçtiğini bilmesek de dönemin soylu çocukları gibi şiir, beden eğitimi, retorik müzik gibi alanlarda eğitim aldığını tahmin edebiliriz. Çocukluğu Atina’nın buhranlı zamanlarına denk gelmiştir. Bulunduğu dönemde savaş, yok olan insanlar, salgın hastalıklar, ekonomik sıkıntılar, sofistlerin yasalar üzerindeki etkisi düşünüldüğünde yeterince zor bir zamanda yer aldığını söylemek mümkün. Tam da böyle çetin bir ortamda kendisini ortaya koyan ve şahit olduğu bu düzensizlik ve çarpıklıklara çözüm üretmek isteyen Platon, bu noktada Sokrates’in ilginç kişiliği ile tanışarak, onun ahlaki ve siyasi tutumundan etkilenip kendisine bunların karışımı olan bir yol çizmiştir. Yirmi yaşında Sokrates ile tanışmış olması onun hayatında yeniliklerin kapısını aralamıştır. O hayatına girdikten sonra, o zamana kadar yazdığı tüm şiir ve tragedyaları yakmıştır. Kendine kötü gidişatın içinde kurduğu siyasal hayat, aktif bir şekilde hiçbir zaman gerçekleşememiştir. Antik Çağ’da, ondan önce hâkim olan materyalist anlayış, atomcu Demokratsa ile zirveyi görmüş ve idealist felsefe Platon ile en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Sadece bir düşünür olmayan Platon hem bir sanatçı hem de edebiyatçı olarak yetiştirilmiş olmasından dolayı; ustaca, şiirsel ve kurgusal ürünler ortaya koyarak çağlar boyu insanları etkilemeyi sürdürmektedir.