Trakya, Stageira’da doğan Aristo, hekim bir ailenin çocuğudur. Babası Nikomakhos, Makedonya Kralı II. Filip ‘in babası olan II. Amyntas’ın hem özel hekimliğini hem de yakın dostluğunu yapmıştır. Aristo’nun bulunduğu sosyal çevre onu araştırmaya ve tecrübe ile öğrenmeye yönlendirmiştir. Bunun yanı sıra müspet ilimler alanında da yetiştirilmiştir. Atina’ya tahsile giden ünlü isim, Eflatun’un Akademisi’ne katılmıştır. Burada süren yaklaşık yirmi yıllık eğitim hayatında onun en seçkin talebesi olmuştur. Daha sonra da bu başarısını, hocasının felsefe sistemini eleştiren bir öğrenci olarak taçlandırmıştır.347 yılında hocasını kaybettikten sonra, Teres tiranı olan Prens Her Mas’ın yanına Asos’a yerleşti. Gitmiş olduğu yeni akademisinde daha çok, hocasının idealar teorisini derslerinde sürdürmeye devam etti. Bunun yanı sıra siyaset ve ahlak alanındaki fikirlerini de kaleme almayı unutmadı. Ünlü düşünür, bir yıl kadar Midilli adasındaki Milne’de kaldı. Daha sonra Makedonya Kralı Fili gelerek, Oğlu İskender’i yetiştirmesi için Palla Sarayı’na götürdü. Yaklaşık olarak sekiz yıl süren bu uzun soluklu eğitim, onu “cihan imparatoru yetiştiren üstat “ünvanlına kavuşturmuştur. İskender’in babasının ölümü üzerine tahta çıkmasıyla Aristo da Atina’ya gelerek, kendi okulunu kurdu. Lykeion yakınında kurulan okula, yakın oluşundan dolayı Lykeion adı verildi derslerini öğrencilerinin arasında gezinerek verirdi. Onun kurmuş olduğu bu felsefe ekolu Peripatos adıyla anılmaya başlandı. On iki yıl süren bu eğitim serüvenini Aristo en verimli dönemi olarak görüyordu. Eğitim vermesinin yanı sıra burada felsefi düşüncesini de şekillendiriyordu. İskender’in ölümünden sonra Atina’da Makedonya aleyhine hareketler ve söylemler başladı. Arada kalan Aristo, hem Makedonya taraftarı olmaktan hem de dinsizlikten dolayı suçlanmaya başlandı. Yaşanan bu olayların ardından Kuza Yunanistan’a annesinin yanına yerleşmeye karar verdi. Burada yakalandığı mide rahatsızlığından dolayı 322 yılında, altmış iki yaşındayken hayatını noktaladı. Bütün düşünürler hakkında duymuş olduğumuz birtakım menkıbeler, elbette Aristo hakkında söylendi. İslam dünyasında yapılan tercüme zamanlarında bu efsanevi unsurlara da yer vermekten çekinmediler. Felsefeyi, İslam toplumuna kazandırmak için Aristo’nun ismi etrafında, sonradan oluşturulan bazı menkıbelerin mevcut olduğu da bilinmektedir. Akabinde Müslümanlar 8.yüzyıldan itibaren Aristo’ya ilgi duymuş, merak etmiştir. Bu bağlamda onun eserleri, hayatı, felsefe sistemi hakkında araştırma yapmış ve doğru bilgilere ulaşmışlardır.
