
İstanbul Avrupa Yakası Gezilecek Yerler
Ülkemizde bulunan doğal güzellikler ve tarihteki başarıların çoğunluğu İstanbul’da yer almaktadır. Birçok ili, ilçesi olan gizemli, bazen de kahramanca olayları ile dünyanın ilgisini olumlu bir yönde üzerinde bulunduran bu büyülü şehir, herkesin gezmesi gereken bir yer. İstanbul dört bir yandan zaman zaman acıya, kahkahaya, başarıya, başarısızlığa ve ulaşılmayacak aşklara maruz kalmış, olumlu ya da olumsuz ne varsa her şeyi atlanmış güçlü bir şehirdir. Böylesine güçlü ve ayakları üzerinde sapasağlam durmuş, gelmiş geçmiş en güçlü devleti olan Osmanlı Devletine ev sahipliği yapmış şehirde bulunmayı kim istemez ki. İstanbul tarihi olaylara ev sahipliği yapmasından dolayı farklı ülkelerden gelen ziyaretçilerin uğrak noktası haline gelmiştir. İstanbul, gezdikçe bitiremeyeceğiniz, kimsenin görmediği eşsiz güzelliklerle karşılaşabileceğiniz gerçek manada büyük bir şehir. Uzun süreli çalıştıysanız, ya da şu sıralar tatile çıkmayı düşündüyseniz, İstanbul’u uğrayabileceğiniz yerler listesine mutlaka ekleyiniz. Kaliteli bir tatil geçirmek ve İstanbul’un kalbine inmek için gezebileceğiniz önem arz eden yerleri listeledik. Sizlere tavsiye etmiş olduğumuz yerleri gezi listenize dahil ederek, planlarınızı daha bilinçli bir şekilde yapmanıza katkıda bulunabilirsiniz. Bir çağı açıp, bir çağı kapatan dünyalara hükmetmiş padişahları, içerisinde bulunan sarayları, ilk günkü hissiyatla gezmeye ne dersiniz? İşte İstanbul Avrupa Yakasında Gezilebilecek Yerler;
Ayasofya Müzesi
İstanbul’da birçok müze ve bu tarzda tarihi yer bulunmaktadır. İstanbul kaynaklarda tarihin göbeği olarak nitelendirilmektedir. Bundan dolayı İstanbul’da gerçek anlamda tarihi hikâyelere ve efsanelere sahip birçok yapı bulunur. Ayasofya Müzesi ise bu yapılardan birisidir. Ayasofya Müzesi, yapıldığı günden günümüze kadar sağlam bir şekilde ayakta durmayı başarmıştır. İhtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden sanat dünyasında önem arz eden nadide eserlerdendir. İstanbul’u bilen ya da duyan birçok kişi Ayasofya Müzesinin ismine aşinadır. Eski dönemlerde Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yaptığı en büyük kiliselerden birisidir. Geçmiş dönemde kilise olarak kullanılmaktaydı. Hatta şimdiki Ayasofya müzesi ilk yapıldığında ‘’Megale Ekklesia’’ adı ile bilinmekteydi. Bu ismin anlamı ise ‘’Büyük Kilise’’ idi. İstanbul’da gezmek istediğinizde Ayasofya müzesine gitmeyi tercih ederseniz, yapı üzerindeki motiflere dikkat etmenizi öneririz. Aynı zamanda 5. Yüzyılda Ayasofya (Kutsal Bilgelik) olarak tanımlanmaktaydı.
Yerebatan Sarnıcı
Tarihi gezilerin en büyük uğrak mekânlarından birisi olan Yerebatan sarnıcı, I. Justinianus tarafından yaptırılmıştır. Yerebatan Sarnıcı olarak bilinen bu yapının yapılış tarihi 532 olarak bilinir. Halk arasında ve Tur rehberleri arasında birçok hikâye, efsane anlatılsa da gerçek hikâyesini bilen kişi sayısı oldukça azdır. Yerebatan sarnıcı, tarihin konu olduğu kaynaklarda ‘’Bazilika Sarnıcı’’ olarak ta geçer. 100 bin ton su kapasitesi olan bu sarnıcın, uzunluğu 140 m olmakla birlikte, genişliği 70 m’dir. 52 basamaklı merdiveni bulunan yere batan sarnıcı, 9.800 m2 alana kurulmuştur. İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesinin ardından 1453 yılında bir süre daha bu sarnıç kullanılmıştır. Aynı zamanda Topkapı Sarayının su ihtiyacı ise, bu sarnıçtan karşılanmaktaydı. Geçmiş dönemde yaşayan insanların su sıkıntısı çekmesi sebebi ile, Osmanlı Devleti tarafından su tesisleri kurulmuş, tesislerin kurulmasından sonra bu sarnıç kullanılmamıştır.
Süleymaniye Camii
Oldukça ünlü olan ve birçok turistin adeta akın ettiği Süleymaniye Camii, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Mimar Sinan’ın en güzel eserlerinden birisi olan camii görülmeye değer, eşsiz bir atmosfere sahiptir. İstanbul’a gelen turist kafilelerinin büyük bir kısmı Süleymaniye camisine uğramaktadır. 1550 – 1557 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman adına yapılan bu eser, günümüzde büyük ilgi görmektedir. Eski dönemlerde yapılan Osmanlı eserlerinin yakınında medrese, hastane, hamam, kütüphane, aşevi gibi yerler bulunmaktaydı. Süleymaniye Camisi de Osmanlı Mimarisi tarzında yapılmıştır çevresinde bu tarz yerler görebilirsiniz. Oldukça yoğun ilgi gören Süleymaniye Camiinde 4 adet minare bulunmaktadır. Mimar Sinan’ın en güzel eserlerinden birisi olan bu camiinin 4 minaresinin bulunmasını sebebi ise, İstanbul’u fetheden Kanuni Sultan Süleyman’ın 4. Padişah olmasıdır. Süleymaniye Camii ziyaretini gerçekleştiren herkes, içerideki akustiği fark eder. Eski dönemlerde her konuda hassasiyetle çalışıldığından oraya büyük işçilik çıkardı. Mimar Sinan bu konuda gerçek özel biriydi. Yapmış olduğu tüm eserlerde aynı akustik hava yakalanmış, günümüzde de bu akustiğin nasıl yakalandığı çözümlenememiştir. Mimar Sinan’ın eserlerinde ortaya çıkan bu akustik durumu, birçok kaynakta kullanılan malzemelerden dolayı olduğu iddia edilmektedir. Fakat bu tarz bir akustiğin, malzeme ile değil, ustalık ile alakalı olduğunu savunan kesimde bulunmaktadır. Eğer İstanbul’da Süleymaniye Camiine gitmeyi düşünürseniz, canlı olarak ortamdaki akustiği test etmelisiniz.
Fener Balat Cibali
İstanbul’u gezmek için gelen bir kişi tarafından çok bilinmese de, Fener Balat Cibali’nin gerçekten bilinmesi gereken bir hikâyesi var. Dönemin hissiyatını tam anlamı ile yaşatan ve yapının içerisine girdiğiniz anda hikâyedeki o anın kokusunu almanızı sağlayan, sizi tarihsel bir yolculuğun derinlerine sürükleyen nadide eser hakkında doğruluğu tartışılan birçok efsanevi hikâye anlatılmaktadır. Bu yapının hikâyesi, İstanbul fethine kadar dayanmaktadır. İstanbul Avrupa yakasına gittiğinizde mutlaka görmeniz gereken bir yer olan Fener Balat Cibali, Fetih sırasında Osmanlı yeniçerileri tarafından ilk defa surları kırılarak girilen yer özelliğine sahiptir. Aynı zamanda yapının ismi Cibali değil, Cebe Ali olarak bilinmektedir. Zamanla Cece Ali kelimesi Cibali olarak dillendirilmiştir. Fatih İstanbul’u fethetmeye hazırlandığında yanında Cebe Ali adından biri varmış. Efsaneye göre, Cebe Ali üzerindeki montu çıkarır ve karşı kıyaya geçmesi gerektiğinden müritleri ile birlikte yanında getirdiği postu suya atarak karşıya kıyıya geçer. Bu durumu gören Bizanslı Askerler aşırı derecede korkmuş ve kaçmışlar. Günümüzde Fener Balat Cibali yapısının bir kısmı harap olmuş durumdadır. Tarih kokulu ve tarihin her anını yaşatan gezi planınıza bu yerleri dahil ederek, İstanbul’un hikâyesi bol yerlerini araştırıp yeni bilgiler edinebilirsiniz. İstanbul’da genel olarak bilindik yerler ziyaret edilmektedir. İstanbul’un birçok yeri ziyaretçilere açık olmasına rağmen, tur şirketleri tarafından keşfedilmediğinden bu tarz yerlere ilgi gösterilememektedir.
Buzdoğan Su Kemeri
Kültürel ve derin izlere sahip olan İstanbul’da Roma dönemi ait oldukça fazla yapıt bulunmaktadır. Roma döneminden günümüze kadar ulaşan yapılardan biriside Buzdoğan Su Kemeridir. Buzdoğan Su Kemeri, Doğu Roma İmparatorluğu tarafından M.S 378 yılında Flavius Lulius Valens’in emri ile yaptırılmıştır. Bundan dolayı da ‘’Valens Su Kemeri’’ olarak ta bilinmektedir. Eski dönemlerden kalan bu yapı 250 metre civarında yapılan su taşıma sisteminin bir parçasıdır. Hikâyesi Antik döneme kadar dayanan bu yapının, Antik döneme ait en büyük su kanalı tesisi olduğu tahmin edilmektedir. Tarih boyunca İstanbul su sıkıntısı çekmekteydi. Su sıkıntısını çözmek amacı ile yaptırılan bu kemer, I. Justiyen tarafından Roma döneminde İstanbul’un en büyük su deposu olarak bilinen Yerebatan Sarnıcına bağlanmıştır. Bir süre İstanbul’un rahatlamasını sağlayan tesis, 626 yılında Türkler ile çıkan savaşta bir kenarını yıkıldı. Fakat birçok kitapta hala bu kemerin bir kısmının neden yıkıldığı tam anlamı ile bilinmemektedir. Tarihte birçok sıkıntının çözümü olarak kullanılan Buzdoğan Su Kemerini ziyaret edebilir, inceleyerek o dönemin şartlarına göre işçiliğin nasıl olduğunu gözlemleyebilirsiniz.